-
1 mecbur etmek
ирексез итү; мәҗбүр итү -
2 mecbur etmek
v. compel, force, oblige, pin, pin down, coerce, constrain, cow smb. into, obligate, railroad, railroad into doing, reduce, subject* * *compel -
3 mecbur\ etmek
вы́нудить заста́вить обя́зывать понужда́ть принужда́ть -
4 mecbur etmek
to compel, to force, to coerce, to obligate -
5 askerliğe mecbur etmek
v. commandeer -
6 mecbur
mecbur [uː] gezwungen (-e zu D);-e mecbur etmek (oder tutmak) zwingen (zu D; zu …);itirafa mecburuz ki … wir müssen gestehen, dass …; -
7 mecbur
-
8 mecbur
вынужденный, обязанныйyazıq ki, ketmege mecburım - к сожалению, я вынужден уйтиsaña meslek bermege mecburım - я вынужден дать тебе советmecbur olmaq - быть вынужденным, приходитьсяmecbur etmek - вынуждать, принуждать -
9 mecbur
обя́занный* * *принуждённый, вы́нужденный, обя́занныйmecbur etmek / tutmak — вынужда́ть, принужда́ть
kalmağa mecburum — я вы́нужден оста́ться
-
10 mecbur
/a/ forced to, obliged to. - etmek /ı, a/ to force or oblige (someone) to (do something). - kalmak /a/ to be forced to, be obliged to, have to (do something). - olmak /a/ 1. to be forced to, be obliged to, have to (do something). 2. to feel obliged to, feel that one has to (do something). -
11 мәҗбүр итү
mecbur etmek -
12 واداشتن
mecbur etmek -
13 verplichten
mecbur etmek v -
14 змусити
mecbur etmek -
15 змушувати
mecbur etmek -
16 зобов’язати
mecbur etmek -
17 зобов’язувати
mecbur etmek -
18 заставити
mecbur etmek; заставити чекати – bekletmek; заставити писати – yazdırmaq -
19 заставляти
mecbur etmek; заставити чекати – bekletmek; заставити писати – yazdırmaq -
20 verpflichten
mecbur etmekyükümlendirmeküstlenmek
См. также в других словарях:
mecbur etmek — zorlamak Ertesi gün beni daireden istifaya mecbur ettiler. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
mecbur — sf., Ar. mecbūr 1) Herhangi bir konuda yükümlü, bir şeyi yapmak zorunda olan Biz toprağımızdan düşmanı atmaya mecburuz. R. E. Ünaydın 2) esk. Bağlı, düşkün, tutkun Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller mecbur etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
mecbur tutmak — (birini) zorlamak, yükümlü saymak, mecbur etmek Memleketin büyük menfaati, beni bu yolda harekete mecbur tutuyordu. Atatürk … Çağatay Osmanlı Sözlük
mahkûm etmek — 1) hüküm giydirmek On beş yıl hapse mahkûm ettiler. A. İlhan 2) kötü bir duruma sürüklemek Herkes kadını mahkûm etmeye çalıştı. S. F. Abasıyanık 3) mecbur etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
telakki etmek — saymak, öyle kabul etmek, öyle anlamak Bu beğenilmeyi bir hak, güzelliğine karşı herkesin vermeye mecbur olduğu bir vergi telakki etmeye alışmıştı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
laf etmek — söz etmek Öyle laf ettim ki adamcağız gezdirmeye mecbur kaldı. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
tehir etmek — ertelemek Satış işinin güçlüğünü ondan iyice öğrendim, tehir etmeye mecbur oldum. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
zorunlu kılmak — mecbur etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
zorlamak — i 1) Birine bir şey yaptırmak amacıyla güç kullanmak, boyun eğdirmeye çalışmak, zor kullanmak, mecbur etmek Bir realite hissi ile değil, bir tarih hissi ile kendimizi zorluyorduk. F. R. Atay 2) Açılması, kırılması, sökülmesi gereken şeyler için… … Çağatay Osmanlı Sözlük
HAŞR — (Haşir) Toplanmak, bir yere birikmek. * Toplama, cem etmek. * Kıyametten sonra bütün insanların bir yere toplanmaları. Allahın, ölüleri diriltip mahşere çıkarması. Kıyamet. * Bir tohumun içinden büyük ağaçlar çıktığı gibi, her bir insanın acb üz… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
zorunda bırakmak — yapmaya mecbur etmek Onları susmak zorunda bırakmanın sıkıntısını duyuyorum. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük